"takım elbise giymiş ve elinde kagıt kalem dolaşan trt kadınları (artık neyse o) gibisin." dedi bu akşam bana (msn'de) marley. sürekli onun yanlış yazdığı kelimeleri düzeltiyorum da, önce
"Klavyenin dili Sürcmüştür affola" dedi ama bunda bile yine cümle içinde gereksiz yere büyük harf kullandı ve sürçmek kelimesini yanlış yazdı :) buradan yola çıkıp günlük hayattaki yanlış türkçe kullanımlarıyla alakalı benim herüfcan'la (L) da dialoglarımızı içeren bir fikir-eleştiri yazısı yazmayı planlarken başlangıç noktam onun söylediği cümle olduğundan adını nasıl yazsam buraya diye düşündüm ve msn'deki görüntü adının nereden geldiğini sordum ona. bunun birkaç anlamı olduğunu söyledi. derken epeydir şaşkınlığa susamış ruhumu doyuracak bir cevap veriverdi bana orada. (kendisinden izin aldıktan sonra) ben de buraya yazmaya karar verdim söylediklerini; cevabı aynen böyleydi:
bak şimdi ben 16 yaşındayken bizim bir müzik grubumuz vardı ruhlarin ritmi diye. ben de davulcuydum, aynı zamanda koordine ediyordum herkesi; 3 kişilik bir muzik grubu bu.
sonra bir gün bizim elimize bir heykel geçti ismini bir şekilde "marley" koyduk ve viking mitolojisine göre o kuklaya üçümüzün ruhunu yükledik. hakan, yani bizim solist arkadaş "bize bir gün bir şey olursa bu kukla da zarar görecek" dedi. bir şekilde yaptıgı şeylere inandı ve bizi de inandırdı.
bir gün evde dururken (o ara heykel bende duruyordu) heykel yere düştü bacağı kırıldı, ben pek önemsemedim. diğer gün hakanın öldürüldügünü öğrendim. otopside de önce bacağının kırıldıgı sonra da diğer yerlerine baskı uygunlandığı belirlendiği ve o şekilde öldürüldü söylendi bize...
diğer arkadaşımız hakan öldü diye artık yaşayamam ben buralarda deyip isvicreye gitti ben de bir şekilde çabaladım ve yaşamıma devam ettim. artık müzik hayatımda eskisi gibi yok.
hepsini bir satırda yazdı msn ekranında. (viking mitolojisi neymiş yahu) ben okuduklarımın şaşkınlığı içindeyken de:
ben bütün bunları küçük bi çocukken yaşadım! herkes bizi sorumlu tuttu arkadaşımızın ölümünden, herkes bizi sucladı ama bir şekilde kaldırmaya çabaladık!
diye devam edip olayın -cinayetin- içyüzünü anlattı. dediğim gibi uzun zamandır kimseden bu tür bir hikaye dinlememiştim ve hürriyet pazar'daki adli tıp dedektifi bir hatun kişinin yazılarını okuduğum zamana döndüm bir an. (ya da ben çok farklı bir şey sorup böylesine bir cevap aldığım için bu kadar etkilenmişimdir bilemiyorum.)
cem karaca kulaklarımda şimdi: "hayat ne garip, hayat çok garip."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kelam