iki sene önce orada izlediğim philoctetes'le başladı sanırım her şey. oyun o kadar iyiydi ki ve o kadar etkilenmiştim ki her şeyden; binadan, sahneden, oyunculuklardan, rejiden, hatta afişten, oyun sonrasındaki sohbetten... ve 1,5 senedir süren maceram da böylece başlayıverdi, o sahnede diyafram nefesi almayı öğrendim, tiratlarımı - ikili sahnelerimi orada oynadım, en eğlenceli doğaçlamalarımı orada yaptım, nebil hocanın dersinde orada koşturdum deli gibi, bengi hocadan orada azar işittim ve orada övgü aldım, umut hocanın dersinde orada ağrıdı bacaklarım, cem hocayla orada konuşurken açıldı zihnim, orada utandım, orada ağladım, orada deli gibi güldüm, orada üzüldüm, orada öğrendim...
ve sonunda, orada ben de oynadım.
işte bu çok önemliydi.
o sahne beni hep çok etkilemişti. ufacık bir alandan en fazla nasıl verim alınabilir, o ufacık sahne nasıl insanı içine alır'ın yanıtıydı orası. evet, her günümü orada geçirmedim ben, ama aklım hep o sahnedeydi, orası özeldi.
ve dün babam izledi beni o sahnede. tiyatroyla ilgilenmeme tango kadar laf etmeyen ancak bıyık altından hoşnutsuzluğunu gösteren babam. ve babam oyunları beğendi, hepsiyle ilgili bambaşka pencerelerden yorum yapacak kadar dikkatle izlemişti. babam beni beğendiğini söyledi. "düşündüğümden çok daha iyi, şimdi doğruya doğru" lafını etti. bana bir süredir ilk kez belirgin bir saygıyla baktı, kabul etmişlikle...

şimdi. 1,5sene ardından. hiç olmazsa bir basamak yukarda olmak benim için paha biçilmez, tarif edilemez. çok güzel. çok çok çok güzel... elbette daha çook çalışmak gerek ama o sürüne sürüne çıkılan basamak çok değerli...
eskiden şöyle bir sene öncesine kadar çocukluğumdan beri oynadığım bir zihin oyunu vardı: "bir sene öncesine dönsem ne olur?", "şu güne dönsem ne olur", "o ana dönsem ne olur" diye kendime sorar ve bunun üzerinde düşünürdüm senaryolar yazardım. bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama farkettim ki yine alışkanlık olarak kendime bu tür sorular sorsam da artık kesinlikle beni en çok üzen, yıkan olayların öncesine bile gitme isteği duymuyorum. bu yaptığım şeyin yararsız olmasından değil aslında, şu andan bile gerisine gitmek istemiyorum. her an değişiyo gibiyim, önlenemez şekilde gelişiyo gibi. sürekli farkına varıyor gibi. öncesinde hep toymuşum gibi. işte bu yüzden şuan kendimi sıkıcı olarak nitelediğim geçmişime gitmek değil, bir an önce dolu dolu günlerimi yaşayarak ileri devam etmek istiyorum. sanki üçüncü bir gözüm görmeye başlamış gibi.
ve ben o gözün sahnede açıldığını biliyorum...
sahne seni seviyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kelam