
annemle babam nişanlıyken, köyden çıkıp da üsküdar kız lisesini yatılı okumuş bitirmiş olan teyzemi babamın amcasının oğluna isteyen babaanneme annemin babaannesinden gelen cevap: bi kapıya bi köpek yeter!, babaannem: pısssss...
.......................
yatan insanı hiçç sevmeyen, horoz sabah 4te bile ötse onun için artık gün başlamış olan annemin babaannesi esma nine sabah kimse uyanmadan tarlasına gider, yazları akşam 10dan önce tarladan eve dönmez. ay ışığında dahi annemleri değirmene un öğütmeye, fındık sepetleri (göcek) taşıtmaya çıkarır. evde hiçbir şey yapamasa kuru kabak, elma kurusu, yeşil domatesten turşu yapar durur, çünkü kendisi şaşırtıcı bir şekilde yemek yapmayı bilmez -lahana çorbası ve mısır ekmeği dışında. evin yanında küçük bir bahçesi vardır, ne bulsa oraya eker; fasulye, kabak, mısır, lahana, patates, domates, patlıcan, biber... yemekle arası yoktur yani genelde, ona sıcak ekmek verince hemen yoğurt ya da ayrana ekmeğini doğrayıverir: işte en sevdiği yemek budur. bahçeye gideceği zaman da bir bakır çıkrığa yoğurda ekmeğini doğrar ve bütün günü onunla geçirir.
bu kısmen erkeksi haline karşın en sevdiği şeyse incik boncuktur kendisinin; ona altın, takı, boncuk götürenden iyisi olmaz.
bu yerinde durmaması yüzünden son zamanlarda sürekli düştüğünden yaşlılığında eve kitlenmek zorunda kalınan ve her defasında camdan kaçmasına engel olunamayan esma nine yine bir gün evde yalnızken yerleri yeni yıkanmış olan tuvalette dengesini kaybedip düşer ve kuyruk sokumunun kırılması üzerine 6ay hasta yattıktan sonra 97yaşında vefat eder.
(doğum tarihi hicri takvime göre 1314müş, sanırım 1899'a denk geliyor, çünkü saat gece 12olmasına rağmen dedemi arattım anneme, yaşasa 110yaşında olacakmış şimdi... ki hepimiz biliyoruz öle bir kaza geçirmese yaşayabilirdi rahmetli...)
........................
savaş zamanı atların bol bol geçtiği için adını bundan alan ordu perşembe'nin "bolatlı" köyünde oturan esma ninenin babası savaşta şehit olur. dul kalan fatma hanımsa kendisi gibi (bu kez savaş değil de sıtma hastalığı yüzünden bir çeşit tedavi için boğazına kadar çamura gömülmüşse de ölümüne mani olunamadığından) eşini kaybetmiş hasan beyle evlenir.
(burada hasan beyin babasının adının mehmet olduğunu, hasan beyin amcalarının adlarının da osman ve ali olduğunu, bu soya "hasanoğulları" dendiğini, ancak sonradan cumhuriyetle aktaş soyadını aldıklarını, osman'ın soyu bolatlı'da kalmışsa da ali'ninkilerin terme ve istanbula yayıldıklarını söylemekte yarar var.)
hasan beyin öksüz kalmış çocukları; sonradan sarıkamış'ta şehit olacak olan ali ve dursun'la, bu savaştan kaçıp izini kaybettiren, daha sonra yaşadığı haberi gelse de izine rastlanamayacak olan mustafa'ya kardeş, sonradan sakarya meydan muharebesine katılıp gazi olacak 16yaşındaki faik'e ise 13yaşında eş olur esma. esmanın kendi iki erkek kardeşinden biri "urus savaşı"nda şehit olur, diğer kardeşi mehmet'iyse esma çok küçükken köyü basan eşkiyalar kapılarını çalar, kaçırır ve kendisinden bir daha haber alınamaz. (seferberlik zamanı fındık kabuğunun değirmende öğütülüp ekmek olarak yendiğine şahit olan esma kaçırılan ağabeyini ve o günü hatırladıkça ağlayacaktır hep. esmanın torununun kızı kurabye ise bugün etrafı saran "lale devri" lalelerine ve yapılan israfa, ziyana bakıp sövecektir bolca...)
faikle 9çocuğu olur esma'nın; sırasıyla ali, emine, hasan, süreyya (sürüye), huriye, fatma (fadime), havva, mustafa dedem (en küçükleri) ve 4yaşında ölen ahmet.
fatma hanım kızına çocukların büyütülmesinde ve ev işlerinde oldukça yardımcı olur, esmanın yemek yapmakla pek arası olmaması ve sonradan bu konuda ve her konuda ananemsiz yapamaması da buraya bağlanabilir :)
.......................
yatan insanı hiçç sevmeyen, horoz sabah 4te bile ötse onun için artık gün başlamış olan annemin babaannesi esma nine sabah kimse uyanmadan tarlasına gider, yazları akşam 10dan önce tarladan eve dönmez. ay ışığında dahi annemleri değirmene un öğütmeye, fındık sepetleri (göcek) taşıtmaya çıkarır. evde hiçbir şey yapamasa kuru kabak, elma kurusu, yeşil domatesten turşu yapar durur, çünkü kendisi şaşırtıcı bir şekilde yemek yapmayı bilmez -lahana çorbası ve mısır ekmeği dışında. evin yanında küçük bir bahçesi vardır, ne bulsa oraya eker; fasulye, kabak, mısır, lahana, patates, domates, patlıcan, biber... yemekle arası yoktur yani genelde, ona sıcak ekmek verince hemen yoğurt ya da ayrana ekmeğini doğrayıverir: işte en sevdiği yemek budur. bahçeye gideceği zaman da bir bakır çıkrığa yoğurda ekmeğini doğrar ve bütün günü onunla geçirir.
bu kısmen erkeksi haline karşın en sevdiği şeyse incik boncuktur kendisinin; ona altın, takı, boncuk götürenden iyisi olmaz.
bu yerinde durmaması yüzünden son zamanlarda sürekli düştüğünden yaşlılığında eve kitlenmek zorunda kalınan ve her defasında camdan kaçmasına engel olunamayan esma nine yine bir gün evde yalnızken yerleri yeni yıkanmış olan tuvalette dengesini kaybedip düşer ve kuyruk sokumunun kırılması üzerine 6ay hasta yattıktan sonra 97yaşında vefat eder.
(doğum tarihi hicri takvime göre 1314müş, sanırım 1899'a denk geliyor, çünkü saat gece 12olmasına rağmen dedemi arattım anneme, yaşasa 110yaşında olacakmış şimdi... ki hepimiz biliyoruz öle bir kaza geçirmese yaşayabilirdi rahmetli...)
........................
savaş zamanı atların bol bol geçtiği için adını bundan alan ordu perşembe'nin "bolatlı" köyünde oturan esma ninenin babası savaşta şehit olur. dul kalan fatma hanımsa kendisi gibi (bu kez savaş değil de sıtma hastalığı yüzünden bir çeşit tedavi için boğazına kadar çamura gömülmüşse de ölümüne mani olunamadığından) eşini kaybetmiş hasan beyle evlenir.
(burada hasan beyin babasının adının mehmet olduğunu, hasan beyin amcalarının adlarının da osman ve ali olduğunu, bu soya "hasanoğulları" dendiğini, ancak sonradan cumhuriyetle aktaş soyadını aldıklarını, osman'ın soyu bolatlı'da kalmışsa da ali'ninkilerin terme ve istanbula yayıldıklarını söylemekte yarar var.)
hasan beyin öksüz kalmış çocukları; sonradan sarıkamış'ta şehit olacak olan ali ve dursun'la, bu savaştan kaçıp izini kaybettiren, daha sonra yaşadığı haberi gelse de izine rastlanamayacak olan mustafa'ya kardeş, sonradan sakarya meydan muharebesine katılıp gazi olacak 16yaşındaki faik'e ise 13yaşında eş olur esma. esmanın kendi iki erkek kardeşinden biri "urus savaşı"nda şehit olur, diğer kardeşi mehmet'iyse esma çok küçükken köyü basan eşkiyalar kapılarını çalar, kaçırır ve kendisinden bir daha haber alınamaz. (seferberlik zamanı fındık kabuğunun değirmende öğütülüp ekmek olarak yendiğine şahit olan esma kaçırılan ağabeyini ve o günü hatırladıkça ağlayacaktır hep. esmanın torununun kızı kurabye ise bugün etrafı saran "lale devri" lalelerine ve yapılan israfa, ziyana bakıp sövecektir bolca...)
faikle 9çocuğu olur esma'nın; sırasıyla ali, emine, hasan, süreyya (sürüye), huriye, fatma (fadime), havva, mustafa dedem (en küçükleri) ve 4yaşında ölen ahmet.
fatma hanım kızına çocukların büyütülmesinde ve ev işlerinde oldukça yardımcı olur, esmanın yemek yapmakla pek arası olmaması ve sonradan bu konuda ve her konuda ananemsiz yapamaması da buraya bağlanabilir :)
not: fotoğraf bu yaz gittiğim bolatlı köyündeki evimizde çekilmiştir. yıllardır kullanılan aynı tabak çanak, masa ve kaşıklarla... :)